Sokaklardan başlayan bir dünya görüşü, bugün büyük bir vizyona evrildi. İnsanları tanımakla başlayan yolculuğumda, kendim gibi düşünenlerin bir araya geldiği bir merkez üssü kurma hayaliyle yanıp tutuştum. Erken yaşta evimden ayrıldım ve hakikati arama yolculuğuna çıktım. Yolda büyüdüm, yaşıtlarımdan çok daha hızlı büyüdüm.
Medya benim için yalnızca bir araç değildi; hayatın varoluş sebebiydi. Bu dünyada kurallar farklı, dengeler mantıksızdı. 2 + 2 bazen 5’ti, bazen 0. Algoritma gibi düşünmeye başladım: rastgele, mantık dışı ama doğal. Farklı bir boyuta eriştim. Bu artık benim işim değildi; ben işin ta kendisi olmuştum.
Gece gündüz demeden, tek yaşam sebebime dönüştü bu yolculuk. Sosyal medya platformlarında hesaplar geliştirdim, kitleler yönettim, kitleler üzerinden gelir elde ettim. Kazandıklarımla ekipmanlar aldım, daha büyük çapta işlere soyundum. Yine kazandım, tekrar sahaya çıktım — çünkü bu oyunu sevdim.
Büyük prodüksiyonlarla çalışma fırsatı yakaladım ve kazandığım medya becerilerini, benden daha iyi olanlarla bir araya gelerek kurduğum bu şirkette taçlandırdım. Bu şirkette kimse kimseden daha kötü olamaz; kimse kimsenin emir-komuta zincirinde değildir. Her bir ekip üyesi, özel olarak yetişmiş bir dijital ajandır; insanüstü bir zihniyete sahip olup tek pencereden bakmazlar.
Gözümü büyük medya devlerine diktim. Ajan ordumla hepsini alt edeceğime inanıyorum. Lider benim, sorumluluk bende. Elimdeki gücü iyileri korumak ve kötülere kaptırmamak için kullanmak zorundayım. Ben kimse değilim; sistemin yansımasıyım. Burada kimsenin bireysel özelliği yoktur. Herkesin yeri doldurulabilir. Ya en iyisi olursun ya da hiç var olmazsın. Spion Army süslü medya şirketlerine benzemez: Trendi yaratır, gerçeği yeniden yazar, sistemi yeniden kurar.